باب: ما ذكر
النبي صلى
الله عليه
وسلم وحضَّ على
اتِّفاق أهل
العلم، وما
اجتمع عليه
الحرمان مكة
والمدينة،
وما كان بها
من مشاهد
النبي صلى
الله عليه
وسلم
والمهاجرين
والأنصار، ومصلَّى
النبي صلى
الله عليه
وسلم والمنبر
والقبر.
16. NEBİ S.A.V.'İN İLİM EHLİNİ İTTİFAKA TEŞVİK ETMESi. HAREMEYN
HALKININ YANİ
MEKKE VE MEDİNE'LİLERİN ÜZERİNDE İTTİFAK EITİKLERİ ŞEYLER, BU
İKİ YERDE NEBİ'İN, MUHACİRLERİN VE ENSARIN HAZIR BULUNDUKLARI YERLER, NEBİ'İN
NAMAZ KILDIĞI YER, MİNBERİ VE KABRİ
BU SAYFADA 24 ADET HADİS VAR!
حدثنا
إسماعيل:
حدثني مالك،
عن محمد بن
المنكدر، عن
جابر بن عبد
الله السلمي:
أن
أعرابياً
بايع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم على
الإسلام،
فأصاب
الأعرابي وعك
بالمدينة،
فجاء
الأعرابي إلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقال: يا
رسول الله،
أقلني بيعتي،
فأبى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، ثم
جاءه فقال:
أقلني بيعتي،
فأبى، ثم جاءه
فقال: أقلني
بيعتي، فأبى،
فخرج الأعرابي،
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(إنما المدينة
كالكير، تنفي
خبثها،
وتَنْصَعُ طيِّبها).
[-7322-] Cabir b. Abdullah es-Sülemİ şöyle demiştir: Bir
bedevi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e İslam üzere bey'at etti.
Akabinde Medine'de kendisine ateşli bir hastalık vurdu. Bunun üzerine
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek
"Ya Resulallah! Benim bey'atı mı boz!" dedi. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu teklifi kabul etmedi. Sonra bedevi yine gelip
"Ya Resulallah! Benim bey'atı mı boz!" dedi. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem yine kabul etmedi. Akabinde o bedevi Medine' den çıkıp gitti.
Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Medine ancak demirci
körüğü gibidir, Pislikleri dışan atar, temiz olanı alıkor" dedi.
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا عبد
الواحد: حدثنا
معمر، عن
الزُهري، عن
عبيد الله بن
عبد الله قال:
حدثني ابن
عباس رضي الله
عنهما قال:
كنت
أقرئ عبد
الرحمن بن
عوف، فلما كان
آخر حجة حجها
عمر، فقال عبد
الرحمن بمنى:
لو شهدتَ أمير
المؤمنين
أتاه رجل قال:
إن فلاناً
يقول: لو مات
أمير
المؤمنين
لبايعنا
فلاناً، فقال
عمر: لأقومنَّ
العشيَّة،
فأحذِّر
هؤلاء الرهط الذين
يريدون أن
يغصبوهم، قلت:
لا تفعل، فإنَّ
الموسم يجمع
رعاع الناس،
يغلبون على مجلسك،
فأخاف أن لا
ينزِّلوها
على وجهها،
فيطير بها
كلُّ مُطِير،
فأمهل حتى
تقدم المدينة دار
الهجرة ودار
السنَّة،
فتخلص بأصحاب
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من
المهاجرين
والأنصار،
فيحفظوا
مقالتك
وينزِّلوها
على وجهها، فقال:
والله
لأقومنَّ به
في أول مقام
أقومه بالمدينة.
قال ابن عباس:
فقدمنا
المدينة،
فقال: إن الله
بعث محمداً
صلى الله عليه
وسلم بالحق، وأنزل
عليه الكتاب،
فكان فيما
أنزل آية الرجم.
[-7323-] İbn Abbas şöyle demiştir: Abdurrahman b. Avf'a
Kur'an okutuyordum. Ömer'in son haccını yaptığı sene Mina'da Abdurrahman bana
şöyle dedi:
Eğer mu'minlerin emirinin yanında hazır bulunsaydın (acaip bir
şeye şahit olacaktın!) Onun yanına bir adam geldi "(Ey mu'minlerin emiri)
haberin olsun filanca kişi 'Eğer mu'minlerin emiri Ömer ölürse ben filan
kimseye bey'at ederim" diyordu" dedi.
Bunun üzerine Ömer "Vallahi bu akşam halkın karşısına çıkıp
(bir konuşma yaparak) milletin mukadderatını gaspetmek isteyen bu adamları
ortaya koyarak halkı onlardan sakındıracağım!" dedi. Ben de şöyle dedim:
"Ey mu'minlerin emiri! Böyle yapma. Çünkü bu hac mevsimi
esnasında insanların cahilleri ve rezilieri toplanırlar ve senin meclisine
galip gelirler. Ben onların senin konuşmanı yerli yerine koyamayacaklarından ve
onu her nakledip, taşıyanın (süratle ve düşüncesizce) bir yerlere uçuracağından
korkarım. Onun için sabret nihayet Medine'ye, hicret ve sünnet yurdu Medine'ye
var ve orada muhacir ve ensardan olan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
sahabileri ile buluşur toplanırsın. Onlar senin konuşmanı iyi beııerler ve
layık olduğu şekilde değerlendirirler."
Bunun üzerine Ömer "Valiahi Medine' de ilk duracağım yerde
elbette dikilip, bu konuşmayı yapacağım!" dedi. İbn Abbas (rivayetine
devamla) şöyle dedi:
Medine'ye geldiğimizde Ömer gelip minbere oturdu, müezzin susunca
ayağa kalktı. Şöyle dedi: "Şüphesiz Allah Muhammed'i hak Nebi olarak
gönderdi ve ona kitabı indirdi. Ona 'indirilen şeyler içinde recm ayeti de
vardı."
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حمَّاد، عن
أيوب، عن محمد
قال:
كنا
عند أبي
هريرة، وعليه
ثوبان
ممشَّقان من كتَّان،
فتمخَّط،
فقال: بخٍ
بخٍ، أبو
هريرة يتمخَّط
في الكتَّان،
لقد رأيتني
وإني لأخرُّ
فيما بين منبر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إلى حجرة
عائشة
مغشيًّا
عليَّ، فيجيء
الجائي فيضع
رجله على عنقي،
ويرى أني
مجنون، وما بي
من جنون، ما
بي إلا الجوع.
[-7324-] Muhammed b. Sirin şöyle demiştir: Ebu
Hureyre'nin yanında bulunuyorduk. Üzerinde mışk denilen kırmızı çamur boyasıyla
boyanmış ketenden iki elbise vardı. Bu sırada sümkürdü ve
"Beh beh! Ebu Hureyre keten elbise içinde sümkürüyor! Yemin
olsun bir vakitler ben kendimi şu halde görmüşümdür:
Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in minberi ile Hz. Aişe
r.anha'nın hücresi arasında baygın olarak yere düşerdim de biri gelir, ayağını
boynum üzerine kor ve beni deli olmuş zannederdi. Halbuki bende hiçbir delilik
yoktu, bende açlıktan başka bir şey yoktu" dedi.
حدثنا محمد
بن كثير:
أخبرنا
سفيان، عن عبد
الرحمن بن
عابس قال:
سئل
ابن عباس:
أشهدت العيد
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم؟ قال:
نعم، ولولا
منزلتي منه ما
شهدته من
الصغر، فأتى
العلم الذي
عند دار كثير
بن الصلت،
فصلى ثم خطب،
ولم يذكر أذاناً
ولا إقامة، ثم
أمر بالصدقة،
فجعل النساء يشرن
إلى آذانهنَّ
وحلوقهنَّ،
فأمر بلالاً فأتاهنَّ،
ثم رجع إلى
النبي صلى
الله عليه وسلم.
[-7325-] Abdurrahman b. Abis şöyle demiştir: İbn Abbas'a
"Sen Nebi iIe birlikte bayram namazgahında hazır bulundun mu?" diye
soruldu. İbn Abbas şu cevabı verdi:
"Evet, bulundum. Ona olan yakınlığı m olmasaydı,
küçüklüğümden dolayı orada hazır bulunamayacaktım. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Kesır b. Salt'ın evinin hizasındaki sütunun yanına geldi. Sonra bir
konuşma yaptı. -Ne bir ezan ve ne bir kametten söz etti. - Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra (kadınlar tarafına gelip onlara) sadaka
vermelerini emretti. Bunun üzerine kadınlar kulaklarına ve boğazlarındaki
zınetlerine işaret etmeye başladılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bilal'e
emretti de Bilal kadınların yanına vardı. (Kadınlar zınetlerini onun elbisesi
içine attılar.) Sonra Bilal Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına döndü.
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
سفيان، عن عبد
الله بن دينار،
عن ابن عمر
رضي الله
عنهما:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يأتي
قباء ماشياً
وراكباً.
[-7326-] İbn Ömer'in Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
"Kuba'ya bazen yürüyerek, bazen (hayvanına) binerek gelirdi" dediği
nakledilmiştir.
حدثنا عبيد
بن إسماعيل:
حدثنا أبو
أسامة، عن هشام،
عن أبيه، عن
عائشة:
قالت
لعبد الله بن
الزبير:
ادفنِّي مع
صواحبي، ولا
تدفنِّي مع
النبي صلى
الله عليه
وسلم في
البيت، فإني
أكره أن
أزكَّى.
[-7327-] Aişe r.anha Abdullah b. Zübeyr'e şöyle dedi:
"(Öldüğümde) beni Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in diğer
eşleriyle birlikte (Baki mezarlığına) göm. Sakın beni Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in yanına gömmeyesin! ÇÜnkü tezkiye edilip (övülmeyi) istemiyorum."
وعن هشام، عن
أبيه:
أن
عمر أرسل إلى
عائشة: ائذني
لي أن أدفن مع
صاحبيَّ،
فقالت: إي
والله، قال:
وكان الرجل
إذا أرسل
إليها من
الصحابة قالت:
لا والله، لا
أوثرهم بأحد
أبداً.
[-7328-] Hişam'ın nakline göre babası şöyle demiştir: Hz.
Ömer (yaralanınca) Aişe r.anha'ya haber gönderdi ve "Bana iki arkadaşımın
yanına gömülmeye müsaade et!" dedi. Aişe r.anha de "Olur
vallahi" diye müsaade etti. Urve b. ZUbeyr şöyle dedi:
Sahabilerden herhangi biri Hz. Aişe' r.anha' den (buna benzer bir
istekte bulunmak için) haber gönderdiğinde Aişe r.anha "Hayır vallahi! Ben
onların yanına herhangi bir kimsenin gömülmesini asla tercih etmem" diye
cevap vermiştir.
حدثنا أيوب
بن سليمان:
حدثنا أبو بكر
بن أبي أويس،
عن سليمان بن
بلال، عن صالح
بن كيسان: قال
ابن شهاب:
أخبرني أنس بن
مالك:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كان يصلي
العصر، فيأتي
العوالي،
والشمس
مرتفعة.
وزاد الليث،
عن يونس: وبعد
العوالي
أربعة أميال
أو ثلاثة.
[-7329-] Enes b. Malik'in "Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ikindi namazını kılardı da (namazdan sonra) avalıye gider ve
oraya vardığında güneş hala yükseklerde bulunurdu" dediği nakledilmiştir.
حدثنا عمرو
بن زرارة:
حدثنا القاسم
بن مالك، عن
الجعيد: سمعت
السائب بن
يزيد يقول:
كان
الصاع على عهد
النبي صلى
الله عليه
وسلم مداً
وثلثاً
بمدِّكم
اليوم، وقد
زيد فيه .سمع
القاسم بن
مالك الجعيد.
[-7330-] Saib b. Yezid şöyle demiştir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem zamanında sağ ölçeği bugünkü müddümüz ölçüsüyle bir müd ile
üçte bir müd miktarı idi. Sağ ölçeği (Ömer b. Abdulaziz'in zamanında)
arttırıldı.
حدثنا عبد الله
بن مسلمة، عن
مالك، عن إسحق
بن عبد الله بن
أبي طلحة، عن
أنس بن مالك:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(اللهم بارك
لهم في
مكيالهم،
وبارك لهم في
صاعهم ومدِّهم).
يعني أهل
المدينة.
[-7331-] Enes b. Malik, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem (Medinelileri kastederek) "Allah'ım! Bunların mikyal ölçeklerine
bereket ihsan et! Onların sa' ve müd ölçekıerine de bereket ver!" diye dua
etti demiştir.
حدثنا
إبراهيم بن
المنذر: حدثنا
أبو ضمرة: حدثنا
موسى بن عقبة،
عن نافع، عن
ابن عمر:
أن
اليهود جاؤوا
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم برجل
وامرأة زنيا،
فأمر بهما
فرجما،
قريباً من حيث
توضع الجنائز
عند المسجد.
[-7332-] İbn Ömer şöyle demiştir: Yahudiler Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına -evli oldukları halde- birbiriyle zina
etmiş bir erkekle kadın getirdiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların
recm edilmelerini emretti de onlar mescidin yanında cenazelerin konulduğu yerin
yakınında recm edildiler.
حدثنا
إسماعيل:
حدثني مالك،
عن عمرو، مولى
المطَّلب، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
طلع له أحد،
فقال: (هذا جبل
يحبنا ونحبه، اللهم
إنَّ إبراهيم
حرَّم مكة،
وإني أحرِّم ما
بين لابتيها).
تابعه سهل،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم في أحد.
[-7333-] Enes b. Malik şöyle demiştir: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Uhud dağı kendisine görününce
"Şu Uhud'dur. O bizi sever, biz de onu severiz. Allah'ım!
Şüphesiz İbrahim Nebi Mekke'yi harem kıldı. Ben de Medine'nin şu iki kara
taşlık arasındaki sahasını harem kılıyorum" buyurdu.
حدثنا ابن
أبي مريم:
حدثنا أبو
غسان: حدثني
أبو حازم، عن
سهل:
أنه كان
بين جدار
المسجد مما
يلي القبلة
وبين المنبر
ممر الشاة.
[-7334-] Sehl (r.a. dediki): "Mescid-i Nebi’nin kıble tarafına olan
duvarı ile minberi arasında bir koyun geçecek kadar açıklık vardı"
demiştir.
حدثنا عمرو
بن علي: حدثنا
عبد الرحمن بن
مهدي: حدثنا مالك،
عن خبيب بن
عبد الرحمن،
عن حفص بن
عاصم، عن أبي
هريرة قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (ما بين
بيتي ومنبري
روضة من رياض
الجنة،
ومنبري على
حوضي).
[-7335-] Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Evimle minberim arasındaki saha cennet bahçelerinden bir
bahçedir. Minberim de havzımın üzerindedir" buyurmuştur.
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا
جويرية، عن
نافع، عن عبد
الله قال:
سابق
النبي صلى
الله عليه
وسلم بين
الخيل، فأرسلت
التي ضمِّرت
منها، وأمدها
إلى الحفياء
إلى ثنيَّة
الوداع،
والتي لم تضمَّر،
أمدها ثنيَّة
الوداع إلى
مسجد بني
زريق، وإن عبد
الله كان فيمن
سابق.
[-7336-] Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem atlar arasında koşu yarışı yaptırdı. Önce idmana çekilmiş,
zayıflatılmış at1ar salıverildi. Bu koşunun uzaklığı Hayfa ile Veda tepesine
kadardı. Bir de zayıflatılmamış atlar salıverildi. Bu koşunun uzunluğu da Veda
tepesi ile Züreyk oğulları mescidine kadardı. Abdullah b. Ömer yarış yapan
birincilerin içindeydi.
حدثنا قتيبة،
عن ليث، عن
نافع، عن ابن
عمر (ح). وحدثني
إسحق: أخبرنا
عيسى، وابن
إدريس، وابن
أبي غنيَّة،
عن أبي حيان،
عن الشعبي، عن
ابن عمر رضي
الله عنهما
قال:
سمعت
عمر على منبر
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-7337-] İbn Ömer, Ömer b. el-Hattab'tan Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in minberi üzerinde (konuşma yaparken) işittim, demiştir.
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزُهري: أخبرني
السائب بن
يزيد:
سمع
عثمان بن عفان
خطيباً على
منبر النبي
صلى الله عليه
وسلم.
[-7338-] Saib b. Yezid'in Osman b. Affan'ı Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in minberi üzerinde konuşma yaparken işittiği
nakledilmiştir.
حدثنا محمد
بن بشار:
حدثنا عبد
الأعلى: حدثنا
هشام بن حسان:
أن هشام بن
عروة حدثه: عن
أبيه: أن عائشة
قالت:
كان
يوضع لي
ولرسول الله
صلى الله عليه
وسلم هذا
المركن،
فنشرع فيه
جميعاً.
[-7339-] Aişe r.anha "Benimle Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem (cünüplükten yıkanmamız) için şu mirken denilen leğen
konulurdu da biz yıkanırken beraberce onun içinden suyu elimizle almaya
başlardık" demiştir.
حدثنا مسدد:
حدثنا عبَّاد
بن عبَّاد:
حدثنا عاصم
الأحول، عن
أنس قال:
حالف
النبي صلى
الله عليه
وسلم بين
الأنصار وقريش
في داري التي
بالمدينة،
وقنت شهراً
يدعو على
أحياء من بني
سُليم.
[-7340-] Enes b. Malik şöyle demiştir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ensar ile Kureyş arasında Medine' deki benim evimde
birbirlerine yardım etmek üzere muahede yaptı.
[-7341-] Ve yine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Kur'an hafızlarını
öldüren) Süleym oğullarından bazı kabileIere "Bir ay rükudan sonra kunut
duası yapıp, beddua etti" demiştir.
حدثني أبو
كُريب: حدثنا
أبو أسامة:
حدثنا بُريد،
عن أبي بُردة قال:
قدمت
المدينة،
فلقيني عبد
الله بن سلام،
فقال لي:
انطلق إلى
المنزل،
فأسقيك في قدح
شرب فيه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
وتصلي في مسجد
صلى فيه النبي
صلى الله عليه
وسلم. فانطلقت
معه، فأسقاني
سويقاً،
وأطعمني تمراً،
وصليت في
مسجده.
[-7342-] Ebu Bürde şöyle anlatmıştır: Medine'ye geldim.
Beni Abdullah b.
Selam karşıladı ve şöyle dedi:
"Haydi benim evime gidelim de sana Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in içinden su içmiş olduğu bir kadehle su içireyim ve sen de
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in namaz kıldığı bir mescid içinde namaz
kılarsın" dedi.
Bunun üzerine onunla birlikte gittim. Bana sevik içirdi ve hurma
yedirdi. Ben de onun mescidinde namaz kıldım.
حدثنا سعيد
بن الربيع:
حدثنا علي بن
المبارك، عن
يحيى بن أبي
كثير: حدثني
عكرمة، عن ابن
عباس: أن عمر
رضي الله عنه
حدثه قال:
حدثني
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(أتاني الليلة
آت من ربي،
وهو بالعقيق،
أن صلِّ في
هذا الوادي
المبارك، وقل:
عمرة وحَجَّة).
وقال هارون
بن إسماعيل:
حدثنا علي:
(عمرة في حَجَّة).
[-7343-] İbn Abbas r.a.'ın nakline göre İbn Ömer şöyle
demiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle dedi:
"Bu gece bana Rabbim tarafından bir gelen geldi de Akık
vadisinde iken bana 'Bu mübarek vadide namaz kıl ve umretun ve haccun' diye
söyle. "
حدثنا محمد
بن يوسف:
حدثنا سفيان،
عن عبد الله
بن دينار، عن
ابن عمر:
وقَّت
النبي صلى
الله عليه
وسلم قرناً
لأهل نجد،
والجحفة لأهل
الشأم، وذا
الحُلَيفة
لأهل المدينة.
قال: سمعت هذا
من النبي صلى
الله عليه
وسلم، وبلغني
أن النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(ولأهل اليمن
يَلَمْلَمْ).
وذُكِر
العراق، فقال:
لم يكن عراق
يومئذ.
[-7344-] İbn Ömer şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Karn mevkisini Necd ahalisi için, el-Cuhfe'yi Şam ahalisi
için, Zülhuleyfe'yi de Medine halkı için mikat noktası tayin etti. İbn Ömer
dedi ki:
Ben bunu Nebiden işittim. Duyduğuma göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Yemen ahalisi için Yelemlem mevkisini mikat noktası tayin etmiştir. İbn
Ömer'in yanında Irak'tan söz edilince "O vakit Irak yoktu" demiştir.
حدثنا عبد
الرحمن بن المبارك:
حدثنا الفضيل:
حدثنا موسى بن
عقبة: حدثني
سالم بن عبد
الله، عن أبيه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم: أنه أري
وهو في معرَّسه
بذي الحليفة،
فقيل له: إنك
ببطحاء مباركة.
[-7345-] Salim b. Abdullah'ın babasından nakline göre
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e veda haccında Zulhuleyfe'deki gece sonu
istirahati içindeyken rüyasında "Şüphesiz ki sen mübarek bir Batha
vadisindesin" denildi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ilim ehlini ittifaka
teşvik etmesi" Başlıkta geçen "hadda" fiili teşvik etti
anlamındadır.
"İki harem halkının yani Mekke ve Medine'lilerin üzerinde
ittifak ettikleri şeyler, bu iki yerde Nebi s.a.v.'in, muhacirlerin ve ensarın
hazır bulundukları yerler." Kirmanı şöyle demiştir:
İcma, ehlü'l-hal ve'l-akd'in ittifakıdır. Bir başka ifadeyle
icma, Muhammed ümmetinden müçtehidlerin dini meselelerden herhangi biri
üzerinde ittifakıdır. Çoğunluğa göre icma sadece Haremeyn müçtehitlerinin
ittifakı değildir. İmam Malik şöyle demiştir:
Medinelilerin iemaının delil değeri vardır. Buharl'nin
kullandığı ifade, Haremeyn müçtehitlerinin ittifakının iema olduğuna işaret
etmektedir.
Biz de şunu belirtelim: Herhalde o icma iddiasını değil, bunu
tercih ettiğini ifade etmek istemektedir. İmam Malik ve taraftarları, Medinelilerin
iemalarının delil değeri taşıdığını söylediklerinde -Mekkeliler onlara
muvafakat ettiği takdirde- bunun delil değeri taşıdığını evleviyetle söylemiş
olurlar. İbnü't-Tın'in nakline göre Sehnun Mekkelilerin Medinelilerle
birlikteki iemalarının geçerli olduğunu söylemiştir. O şöyle demiştir:
Bunların tamamı herhangi bir meselede ittifak etse ve İbn Abbas
kendilerine muhalif olsa bu iema sayılmaz. Sözkonusu hüküm, muhalifin nadir
bulunmasının iemanın doğmasına etki ettiği görüşüne dayalıdır.
"Bedevinin biri" İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb
şöyle demiştir: Bu ifade Medine'nin başka şehirlerden daha faziletli olduğunu
göstermektedir. Çünkü Yüce Allah bu şehre içindeki kiri dışarı atma özelliği
vermiştir. Bu görüş Medinelilerin icmanın delil değeri taşıması sonucunu
doğurmuştur. Ancak Mühelleb, İbn Abdilberr'in şu yaklaşımı ile tenkit
edilmiştir:
Hadis Medine'nin faziletini göstemektedir. Fakat hadiste
zikredilen nitelik, bütün zamanlar açısından Medine için geçerli olan bir
nitelik değildir. Tam tersine bu, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zamanına
mahsustur. Çünkü Hz. Nebile birlikte ikamet etmek istemeyerek oradan ancak
kendisinde hayır olmayan bir kimse çıkar. Kadi İyad da buna benzer bir açıklama
yapmıştır. Bu yaklaşımı Ebu Hureyre'nin Müslim'de yer alan şu nakli teyit
etmektedir:
"Medine, içindeki kötüleri -körüğün demirin cürufunu dışarı
attığı gibi- dışarı atmadıkça kıyamet kopmayacaktır."(Müs!im, Hac) Kadi
İyad şöyle demiştir:
Ateş ancak cüruf ve değersiz olan şeyleri dışarı atar. Hz.
Nebiden sonra Medine'den sahabilerin faziletlileri çıkıp gitmişler ve başka
şehirlere yerleşip, Medine dışında vefat etmişlerdir. İbn Mesud, Ebu Musa, Ali,
Ebu Zerr, Ammar, Huzeyfe, Ubade b. es-Samit, Ebu Ubeyde, Muaz, Ebü'd-Oerda ve
başkaları buna örnek olarak gösterilebilir. Bu da bize sözkonusu özelliğin Hz.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zamanına mahsus olduğunu göstermektedir.
Öte yandan kalitesiz kimselerin Medine' den tam olarak çıkarılması -Fiten
Bölümünün son kısmında açıkça belirtildiği üzere- Oeccal'in kuşatması esnasında
olacaktır. Orada şöyle bir ifade geçmişti:
"Medine' den çıkmamış hiçbir erkek ve kadın münafık
kalmayacaktır. Bu kurtuluş günüdür."
Medinelilerin iemaının delil değeri taşıdığı görüşünde olan
birçok bilgin bu meseleyi sahabilerin iemaı meselesine katmış ve şöyle
demiştir:
Çünkü onlar vahyin inişine şahit oldular. Vahiy inerken orada
bulundular ve buna benzer başka özelliklere sahiptirler. Bu iki mesele
birbirinden farklıdır. Sahabilerin icmaı delil değeri taşır görüşü, başka
görüşten daha güçlüdür. Ancak bu iema merfu bir nas ile çatışmamalıdır. Ayrıca
sahabilerin rivayetleri, nakilde araştırma yapmak ve tedlise prim vermemekle
meşhur oldukları için tercih edilir. Bu bölüme mahsus olan, ittifak ettikleri
takdirde Medinelilerin görüşlerinin delil değeri taşıdığıdır. Medine'nin ve
Medinelilerin faziletlerine gelince, bu bölümde zikredilenIerin çoğu bu amaca
delil olmak noktasında güçlü değildir.
Üçüncü hadiste yer alan "sevbani mümeşşekani" mışk
denilen kırmızı çamur boyasıyla boyanmış elbise demektir. "Bah bah"
hayret ve övgü ifade eden bir kelimedir. Bu kelimenin çeşitli şekillerden
telaffuzu bulunmaktadır. Sözkonusu kelimenin açıklaması Rikak Bölümünde Hz.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaşantısı başlığı altında geçmişti. Hadisin
burada zikredilmesinden maksat "Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in minberi ile Aişe r.anha'nın hücresi arasında baygın olarak yere
düşerdim" cümlesidir. Kastedilen yer, Nebi s.a.v.'in mübarek kabrinin
olduğu noktadır. İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir:
Bu ifadenin Buharl'nin başlığında yer alması, Ebu Hureyre'nin
ilim öğrenmek amacıyla Hz. Nebiden ayrılmama uğruna işaret ettiği sıkıntıya
katlanmış olduğuna dikkat çekmek içindir. Çektiği bu sıkıntıya çok hadis
ezberleme, ahkam ve benzeri konularda çok nakilde bulunma açısından birieik
olmak gibi bir mükafat verilmiştir. Bu, onun Medine'ye sabrının bereketiyle
olmuştur.
"Aişe r.anha, Abdullah b. ZUbeyr' e dedi ki" "Maa
savahibi" Bu kelime "sahibe" kelimesinin çoğulu olup, kastettiği
Nebi s.a.v.'in diğer eşleridir. "Çünkü tezkiye edilip (övülmeyi)
istemiyorum." Yani hiç kimsenin beni bende olan bir özellikten dolayı
değil, diğer eşlerinden farklı olarak onun yanında gömülmüş olmamdan dolayı
övmesini istemiyorum. Çünkü bu durumda buraya gömülmek onun diğer eşlerine
değil -bende bulunmayan bir nitelikten dolayı- bana mahsus zannedilir. Bu
ifade, Aişe r.anha'nın ne kadar alçak gönüllü olduğunu göstermektedir. On
altıncı sırada zikredilen
İbn Ömer'in atlar arasındaki yarışla ilgili hadisinin açıklaması
Cihad Bölümünde geçmişti. Hadiste yer alan "Hafya" Medine' de bir
yerin adıdır. Kelime uzatılarak ve uzatılmadan okunabilir. Belki ya harfi, fa
harfinden önce olmak suretiyle "hayfa" da olabilir.
İbn Batta1'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir:
Sehl hadisinde mescidin kıble tarafındaki duvarıyla minberi
arasında bir koyun geçecek kadar açıklık bırakmak gibi uyulan bir sünnetten söz
edilmektedir ki bu boşluk, oraya bu noktadan girmek için bırakılmıştır. Bir de
Hafya ile Seniyyetu'l-Veda arasında at yarışıarı yapmak için tahsis edilmiş bir
alan bırakmak gibi bir başka sünnet sözkonusudur. Bu mesafe yarış esnasında
idman yaptırılarak zayıflatılmış atlar içindir.
"Osman b. Affan'ı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
minberi üzerinde konuşma yaparken işittiği nakledilmiştir." İbn Batta1'ın
nakline göre Mühelleb şöyle demiştir:
Bu iki hadiste bir sünnetten daha söz edilmektedir. Buna göre
halife önemli işler hakkında minbere çıkıp, konuşma yapabilir. Halife minberde
insanlara yüzünü döndüğünde yaptığı konuşmayı insanlar duysun diye sesini
kısmadan yapar.
Hadisten Nebi s.a.v.'in minberinin o döneme kadar herhangi bir
ilave veya noksanlık sözkonusu olmaksızın olduğu gibi durduğuna işaret vardır.
Bir başka hadiste minberin bu dönemden sonra uzun bir süre ilk haliyle kaldığı
ifade edilmektedir.
"Haze'l-mirken." el-Halil, bunun deriden yapılmış su
kabına benzer bir şey olduğunu ifade etmiştir. Bir başkası ise bakırdan yapılmış
leğen benzeri bir şeydir demiştir.
"Fe neşra'u fihi cemian" yani biz o leğenden bir kap
kullanmaksızın suyu elimizle alır ve yıkanırdık.
İbn Battal şöyle demiştir: Hadiste karı ve kocanın boy abdesti
aldıklarında kendilerine yetecek miktardaki sUYl1n açıklaması konusunda bir
sünnetten söz edilmektedir.
Yirminci sıradaki Kureyşle, ensar arasındaki muhalefet ve Nebi
s.a.v.'in Süleym oğullarından bir kabileye bir ay boyunca kunut okuyarak beddua
etmesi konusundaki Asım el-Ahvel rivayetiyle gelen Enes hadisini İmam Buhari
iki hadisten özetleyerek nakletmiştir. Bunların her ikisi onun burada
zikrettiğinden daha uzundur. Birinci !:ı
adisin açıklaması Edeb bölümünde geçmişti. Orada kardeşlikle
muahede arasındaki fark açıklanmıştı. İkinci hadisin açıklaması ise Vitr
bölümünde geçmişti.
Yirmi üçüncü sıradaki "O vakit Irak yoktu" ifadesi, o
vakit Irak müslümanların elinde değildi anlamındadır. Çünkü o zamanlar Irak,
baştan sona kadar
Kisra ve onun Fars ve Araplardan olan valilerinin elinde
bulunuyordu. İbn Ömer adeta Iraklılar o zamanlar Müslüman değillerdi ki
kendilerine mikat mahalli tespit edilsin demiş olmaktadır. Bu hükmü,
"Şamiılar" ifadesi bulandırmaktadır. Herhalde İbn Ömer'in maksadı,
iki Irak olmadığını söylemektir. Bunlar meşhur Kufe ve Basra şehirleridir. Bu
iki şehirden her biri müslümanların Fars beldesini fethetmelerinin ardından
büyük şehir haline geldiler.
İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir: İmam
BuhMi'nin bu başlık ve hadisleriyle maksadı Medine'nin Yüce Allah'ın buraya
dinin sembollerinden bahşettiği şeylerle üstün olduğunu vurgulamaktır. Hadiste
Medine'nin vahyin yurdu, meleklerin hidayet ve rahmetle indikleri yer olduğu
belirtilmektedir. Yüce Allah, bu toprak parçasını Nebiinin ikameti ile
şereflendirmiş, onun kabrini, minberini buraya tahsis etmiştir. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in kabriyle minberi arasında cennet bahçelerinden bir bahçe
vardır. Mühelleb bundan sonra bölümün hadisleri hakkında kendisinden daha önce
nakledildiği şekilde açıklamada bulunmuş ve bunları tekrarına ihtiyaç
kalmayacak şekilde incelemiştir.
Medine'nin faziletli bir şehir olduğu sabittir. Buna özel delil
getirmeye ihtiyaç yoktur. Medine'nin fazileti hakkında Hac Bölümünün sonlarında
tatmin edici şekilde hadislergeçmişti. Burada Medine'nin fazileti ile ilgili
hadise yer verilmesinin nedeni, Medinelilerin ilimde başka şehrin insanlarını
geride bırakmış olmalarıdır. Bundan maksat, onlamı bazı çağlarda önde
olduklarını vurgulamaksa bu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in burada ikamet
ettiği asır ile sahabilerin başka şehirlere dağılmadan önce kendisinden sonra
yaşadıkları asırdır. Bu iki asrın başkalarına üstün olduğu noktasında hiçbir
kuşku yoktur. Zaten bu, bu bölümdeki hadislerden ve başkalarından
anlaşılmaktadır. Bundan maksat sözkonusu üstünlüğün her çağda Medine' de oturan
herkese mahsus olduğunu vurgulamaksa bu, tartışılır. Bu konuda genellemeye
gitmeye imkan yoktur. Çünkü müçtehit imamlar döneminden sonraki geç dönemde
Medine' de ikamet edenlerin tümü şöyle dursun, ilimde ve fazilette başkalarına
üstün olan bir kimse bile yoktu. Tam tersine -daha önce vurguladığımız üzere-
kötü niyetinde ve habisliğinde kuşku duyulmayan iğrenç bid'at ehli kimseler
oturmaktaydl. Doğruyu en iyi Yüce Allah bilir.